Gerçek Dostluk
Küçük bir kasabada, nehir kenarında, yemyeşil bahçelerle çevrili bir köy vardı. Bu köyde, en iyi arkadaşlar olan Ali ve Efe yaşıyordu. Ali sakin ve düşünceli bir çocuktu, Efe ise enerjik ve her zaman macera peşindeydi. Birbirlerinden farklı olsalar da, dostlukları her şeyin üzerindeydi.
Ali ve Efe her gün okuldan sonra buluşup oyunlar oynar, köyün dört bir yanını keşfederdi. En sevdikleri yer, nehrin kenarındaki büyük çınar ağacıydı. Bu ağacın altında oturup hayaller kurar, gelecekte neler yapacaklarını konuşurlardı.
Bir gün, köyde kimsenin bilmediği eski bir mağara olduğu söylentisi yayıldı. Efe hemen heyecanlandı ve Ali’yi de bu maceraya katılması için ikna etti. Ali biraz çekinerek de olsa kabul etti ve böylece iki arkadaş, bir sabah erkenden mağaraya gitmek için yola çıktı.
Uzun bir yürüyüşten sonra, nihayet mağaraya ulaştılar. Girişi dar ve karanlıktı ama Efe cesurca içeri girdi. Ali ise biraz korkuyordu, ama en iyi arkadaşını yalnız bırakmak istemedi ve peşinden gitti. Mağaranın içi serin ve sessizdi, duvarlar yosunlarla kaplıydı.
İlerlerken birden ayaklarının altındaki zemin kayganlaştı ve Ali dengesini kaybederek düştü. Ayağı bir taşa takıldı ve şiddetli bir acı hissetti. Efe hemen yanına koştu.
“İyi misin, Ali?” diye sordu endişeyle.
Ali, “Sanırım bileğim burkuldu. Yürüyemiyorum,” dedi.
Efe hemen düşünmeye başladı. Arkadaşını burada bırakamazdı. Onu sırtına alarak dışarı çıkarmaya karar verdi. Ama bu hiç de kolay olmayacaktı. Efe ne kadar güçlü olursa olsun, Ali’yi taşımak zorlayıcıydı. Ancak dostluk, zor zamanlarda belli olurdu ve Efe, Ali’yi asla bırakmazdı.
Zorlukla da olsa Ali’yi sırtına aldı ve dikkatlice dışarı çıkardı. Sonunda günışığına ulaştıklarında, köylüler onları fark etti ve yardıma koştu. Ali’yi hemen evine götürdüler ve doktor, bileğinin hafifçe burkulduğunu söyledi.
Ali, yatağında dinlenirken Efe yanında bekledi. “Seni oraya sürüklediğime üzgünüm, Ali,” dedi mahcup bir şekilde.
Ali gülümseyerek, “Sağol Efe. Sen olmasaydın, oradan çıkamazdım. Gerçek dostluk böyle olur işte,” dedi.
O günden sonra Ali ve Efe’nin dostluğu daha da güçlendi. Artık birbirlerini ne olursa olsun asla bırakmayacaklarını biliyorlardı. Ve her zaman, en büyük maceraların dostlukla daha güzel olduğunu hatırladılar.